Silik bir kurşun kalem izi gibi zaman,
geçiyor yüzümün buruşuk kıyılarından.
Bir eski şarkının yarım kalmış mısraları,
dudaklarımda titrek bir hatıra.
Yağmur sonrası ıslak bir kaldırım taşı,
yalnızlığımın aynası gibi parlıyor.
Adımlarımı sayıyorum, her biri bir boşluk,
bir kayıp şehrin sessiz haritası.
Gözlerimde yorgun bir akşam güneşi,
vuruyor solgun hayallere.
Bir zamanlar coşkun akan bir nehirken ruhum,
şimdi durgun bir gölün hüznüyle dolu.
Belki bir gün, bir yabancı gülümser ansızın,
o tanıdık, o sıcak tebessüm.
O zaman belki silinir bu içteki pus,
ve yeniden yeşerir bir umut filizi.
Ama şimdilik, bu eskiz defterinin soluk sayfasında,
bir gölgeyim sadece, kendi içime eğilmiş.
Geçmişin hayaletleriyle yarenlik eden,
ve geleceğe dair bir soru işareti.